|
Özel Çevre Korıuma Kurumu Başkanlığı tarafından 2001 yılında düzenlenen ulusal ve tek kademeli, şehircilik, peyzaj mimarlığı, mimarlık ve altyapı çözümlerine ilişkin Proje Yarışması
GÖLBAŞI ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ BÖLGE PARKI YAKIN ÇEVRESİ KENTSEL TASARIM ve PEYZAJ PROJE YARIŞMASI
Yarışmayı Açan Kurum; ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (ÖÇK) Yarışmanın Konusu; Gölbaşı Bölge Parkı Yakın Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Proje Yarışması T.C. Çevre Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından Ankara metropoliten alanının güneyinde yeralan Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi´ne ilişkin 1/25 000 ölçekli Çevre Düzeni Plam´nda Bölge Parkı olarak tanımlanmış olan alan içerisinde Mogan ve Eymir göllerini birbirine bağlayan sulak alan ve yakın çevresi için peyzaj mimarlığı, şehircilik, mimarlık ve altyapı çözümlerini içeren projeler elde edilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Yarışmanın amaçları arasında Ankara ve Gölbaşı´na hizmet verecek Doğa Parkı´nın çevresindeki diğer kullanım alanları ile bütünleştirilerek oluşturulması, özellikle çevre ve doğa koruma değerlerinin gözetilmesi, mevcut mekânsal ve çevresel değerlere ilişkin olumsuzlukların saptanarak bölgenin doğal flora ve faunasına uygun ortamın oluşturulmasına yönelik, park bütünselliği içinde mevcut durumu da gözeten, alanı estetik ve fonksiyonel olarak da değerlendiren önerilerin elde edilmesi hedefleri bulunmaktadır. Yarışmada ödül alan projelere buradan ulaşabilirsiniz.
1.MANSİYON KAZANAN 28100 RUMUZLU PROJE Temel Yaklaşım : Mogan, Eymir gölleri ve çevresindeki alan çok sayıda kanatlının barınıp ürediği bir nitelik göstermesi yanısıra, zengin bir floraya da sahip olması açısından ekolojik bir planlama anlayışıyla ele alınması gereken “özel bir çevre” dir. Bu özel çevrede doğayı “sürdürülebilir çevre ” stratejisi içerisinde korumaya olanak sağlayacak ve bölgeyi kent bütünü ölçeğinde “öncelikli alan” olarak algılayacak bir planlama felsefesi tanımlanmalıdır. Bu anlayış; İmrahor Vadisi, Eymir, Mogan üçgeninde Tuz Gölü’ne dek uzanan bir bölge ekosisteminin ortaya konmasıyla başlayacaktır. Mogan ve Eymir göllerini anılan sistemin parçası ve odak noktası olarak görerek bir devamlılık içerisinde ele alan bu yaklaşımda; her iki gölün aktif korunup doğaya kazandırılması yanısıra, göller arasındaki ekolojik birlikteliğin gerçekleştirilip, sürekliliğin sağlanması ve sürdürülebilir çevreler oluşturulabilmesi için çevredeki yapılaşmış alanlarda da yenileme çalışmalarının yapılması hedeflenmektedir. Söz konusu yenileme çalışması, basitçe yeni gelişme alanları ile yapılı çevrenin birbirinden ayrılması biçiminde gerçekleşmemelidir. Eklenen ve değişen gereksinimler fiziksel ve sosyo kültürel aktivitelerin de yenilenmesini gerekli kılmaktadır. Yerleşik alanda kümelenen sorunlar ve göller arası birlikteliğe zarar verecek gelişmeler yaşanırken, yeni gelişme alanlarına düşük bir yoğunluk vererek yeterli koruma sağlanması olanaklı değildir. Mogan ve Eymir göllerini, bağlantılarını ve sistemin sürekliliğini sağlayacak, aksı bir bütün ve öncelikli olarak ele alacak bir yaklaşımla, oluşturulacak olumlu etkinin kent ve bölge bütününe yayılması da sağlanabilecektir (Malbert,1994). Korunması gerekli bir çok doğal güzelliğe ve özgünlüğe sahip Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin odak noktası niteliğindeki iki göl ve bunların sürekliliği- devamlılığını sağlayan sistem, gerek kentsel yaşam ve gerekse doğal çevre açısından sorunların yoğunlaştığı bir “öncelikli alan” olarak göze çarpmaktadır. Böylesi bir alanda sorunların çözümü ve “tahrip” edilmiş bir doğa parçasının yeniden doğaya kazandırılabilmesi amacının klasik bir imar planlama anlayışıyla gerçekleşemeyeceği açıktır. Söz konusu özgün çevreyi ekolojik bir yaklaşımla ele almak ve bunun için alandaki yapılara ve arazi kullanım kararlarına müdahale edebilecek yenilenmelere gereksinim vardır. Bu kapsamda, öncelikle iki gölün birlikteliği sağlanmalı, ardından Eymir- İmrahor aksını vurgulayıp, sistemi bütüncül olarak algılayacak sistematik, ekolojik ve özgün bir planlama dili oluşturulmalıdır. Bu yarışma, sözü edilen planlama felsefesinin ortaya konması açısından çok büyük önem taşımakta olup, tek başına yetersizdir. Yarışma sonucunda bölge odağına ve sistemin bir parçasına ilişkin çözüm önerileri geliştirilmiş olacaktır. Ancak, vadiler sistemi ve ekolojik bütünlüğün çözüme kavuşması, İmrahor-Eymir-Mogan üçgeni ve oradan da Tuz Gölü’ne uzanan alanda (yönetsel, hukuksal, planlama v.b sorunların çözümlenmesi ile birlikte) ekolojik devamlılığın sağlanması ile olanaklı olabilecektir. Stratejiler : Mogan gölünde yoğunlaşan çevre sorunları (ötrofikasyon, kirlenme v.b) ve göl doğal yapısının korunabilmesi yada yeniden doğaya kazandırılabilmesi için, bölgede genel nüfus ve yapı yoğunluğu kontrol altına alınmalı, yapılı çevrenin doğal yaşam ve ekolojik dengeye zarar veren ögeleri arındırılmalıdır. Mogan gölünün gölbaşı yerleşimiyle birleştiği alan ve göller arasında su akımını, sürekliliği sağlayan kanal ve çevresi doğal niteliğine uygun olarak yeniden ele alınmalı, ekolojik birlikteliği sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmeli ve bölgenin doğal rekreatif potansiyeli etkin çimde bu aksta değerlendirilmelidir. İki göl arasında, karmaşık sorunlarla yüklü, büyük ölçüde tahrip edilmiş sulak alanın; gerek Eymir gölünün varlığını sürdürebilmesi, gerek Mogan-Eymir-İmrahor üçgeninde ekolojik devamlılığın sağlanması ve gerekse Başkent Ankara’nın girişinde bölge karakteristiğine ve Başkent Kimliğine uygun, özgün bir doğa parçası olarak kente-doğaya kazandırılması sağlanmalıdır. Ankara metropolünün eğlence ve rekreasyon gereksinimleri için büyük bir önem taşıyagelen planlama alanının, Ankara kentinin girişinde kentin algılanıp, kent ve doğa imgesinin vurgulandığı, Başkente özgü Öncü-Örnek rolün ve özgün kimliğin simgelendiği bir merkez olarak ele alınması gerekmektedir. Böylesi bir yaklaşımla oluşturulacak gerçek doğa benzeşimi bir park ve tahrip edilmiş doğayı kendisine kazandıracak kentsel yenileme projesi; Ankara kentinin öncü örnek rolüyle de uyum sağlatıp, kente hizmet etmesi yanında ülkesel planlama ve peyzaj tasarımına da yeni ufuklar açabilecektir. Proje alanındaki mutlak koruma bölgelerine (sazlık, bataklık, sulak alanlar) herhangi bir müdahale yapılmayacak, bu alanlardaki koruma ve iyileştirme çalışmaları dolaylı etkiler göz önüne alınarak uygulanacaktır. Bu bağlamda alanda ayrıntılı bir kullanım-yönetim planı oluşturulmalıdır. Buna bağlı olarak her hangi bir tehlike durumunda uygulanacak işlemler belirlenmelidir. Yine uzun vadedeki bir koruma çalışması için bu hassas ekosistemlerin özellikleri ve önemi konusunda ilgili çevreleri ve kamuoyunu aydınlatacak ve yönlendirecek çalışmalar yapılmalıdır. Bu bölgedeki sulak alanları kirleten her türlü tesisin gerekli arıtma tesisini kurması sağlanmalıdır. Kirletici atık su kaynakları belirlenmeli ve organik kirleticiler ile besin maddelerinden temizlenmelidir. Koruma alanında ıslak alanlara yapılan bilinçsiz tür ilavesi kontrol edilmelidir. Bir başka iyileştirme çalışması da zarar gören veya kurutulan ıslak alanlarda yeniden su toplanmasının sağlanmasıdır. Bu yöntemle daha önce ıslak alan olan bölgelerin yeniden doğaya kazandırılması ve yeni yaşam alanları sağlanacaktır. Mutlak koruma alanı içinde sazlıkların çok yoğun olduğu yerlerde, bu sazlıkların toplanması gerekebilir. Fakat proje alanında Mogan Gölü’nün kuzeyi dışında böyle bir tehlike bulunmamaktadır. Alanda sazlıkları yakma ve düzensiz kesim işlemleri kesinlikle yapılmamalıdır. Göllerde gerekli etüdler yapıldıktan sonra dip çamurunun kazınması işlemi uygulanabilir. Bu işlemlerde ekolojik ve ekonomik durum göz önüne alınmalıdır. Dip çamurunun yok edilmesi için ekolojik ortama zarar vermeyecek biyolojik işlemler uygulamalıdır. Göllerdeki birikimi yiyerek yaşamlarını sürdüren yosun balığı (Noemecheilus angorae) ilavesiyle, hem ekonomik olarak hem de ekolojik olarak avantajlı bir uygulama yapılabilir.
Planlama-Tasarım Dili : Dünyada kentleşme ve peyzaj anlayışı insanları doğa bütünleştirme, doğaya dönme eksenine yönlenmektedir. Bu süreç doğayı en doğal haliyle yaşayabilme, doğayı anlayabilme ve doğada dinginliği bulup, kent yaşamının getirdiği yük ve sorunlardan uzaklaşabilme beklentisinin bir sonucu olarak yorumlanmaktadır. Üzerinde önemle durulan ve doğal yaşam açışından özgün-korunmaya değer yapısı vurgulanan çalışma alanı da, doğanın ve kırın alabildiğine yaşanıp, özel haliyle yaşatıldığı bir nitelik sunmaktadır. Bu alanda Başkent Ankara için özgün ve önemli bir doğa parkı oluşturulması hedefinden daha öte, kendi kimliği, koruma stratejisi, yenileme yaklaşımı ve sürdürülebilirliği ile diğer koruma alanları ve kentler için de öncü örnek yaratabilecek bir tema (senaryo) bağlamında hareket etmek gerekecektir. Bu yaklaşım, alanı “ekolojik” değerleri koruyan, doğayı kendisine kazandırılabilecek “yenileme”leri tanımlayan, “sürdürülebilir”, çevreleri yaratabilecek “uygulanabilirlik”leri ve dönüşümleri araştıran bir planlama dili sunabilmelidir. İki göl arasında stratejik öneme sahip yarışma alanının, her iki gölün sürekliliğini sağlayan bir geçiş bölgesi işlevi taşıması yanısıra, göller arasında yer alan Gölbaşı yerleşimi ile oluşan kırsal-(kır benzeşim)-kentsel alan uyumunun da sağlanması gerekli bulunmaktadır. Öneri makroform da, kırdan kente ve kentsel alandan kır benzeşimli alana geçişi simgeleyip vurgulayacak, iki göl arası sürekliliği hissettirip, bütünleşikliği algılatacak formal yapı önermektedir. Bu form arayışı ile hem Mogan’dan Eymir’e su taşıyan atıl kanal ve çevresi yenilenip açılmakta, hem de kentsel yapı, kır ve kır benzeşimli alanlarla birliktelik sunan bütünleşik bir yapıya kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşım alanın bütün olarak algılanıp, ekolojik sistemin devamlılığının sağlanması açısından da gerekli ve yararlı bulunmaktadır. Doğa parkı çevresi planlamasında dikkat edilen temel tasarım ölçütleri belirlenirken de yukarıda belirlenen ekolojik öncelikler göz önünde bulundurulmuştur. Bu bağlamda, tasarım dili olarak öncelikle doğaya özgü ve doğal yapıyı vurgulayan bir “doğa dili” oluşturulmaya çalışılmıştır. İmar hakları zorunlulukları dışında yapılı çevre unsurlarının kullanılmadığı ve form arayışları ile, doğa ile yer yer “bütünleşen”, yer yer “tezatlıklar” yaratan bir sistem aranmıştır. Bu tezatlar yer yer yoğun yapı gruplarından doğaya ulaşma, yer yer plastik, doğal öğeler kullanma, yer yer de informal yapı içinde form arayışlarında bulunma olarak sıralanabilir. Önerilen form ve doğa parkı doğal yaşam alanında, doğanın kendi haline bırakılması ile, yaratılmaya çalışılan informal yapının da bir “süreklilik” ve “hareketlilik” sunması hedeflenmiştir. İki göl arasında oluşturulması hedeflenen “süreklilik” parametresi tasarımda da önemli bir girdi olarak değerlendirilmiş, alan bütünü sirkülasyonun, işlevsel bütünlük, yapısal ve bitkisel sistemde “hareketlilik” ve “denge” ölçütleri ile birlikte ele alınmıştır. “Uyum” ve “Proportion” (ölçüde uyum) da en önemli tasarım öğeleri olarak vurgulanmaya çalışılan değerlerdendir. Oluşturulması hedeflen özel alanın çevresi ile ve kendi iç değerleri ile uyumu insan ve doğa ölçeğini yitirmeksizin sağlanmaya çalışılmış, yapılı çevrenin baskın öğeli ve bunların yarattığı olumsuz etkiler azaltılmaya çalışılmıştır. Tasarım bütününde işlevsellik de önemli bir ölçüt olarak ele alınmıştır. Önerilen tüm kullanımlar, peyzaj öğeli yapılar-yapay tepeciklerde de, estetik-uyum, doku özellikleri yanısıra işlevsellik de araştırılmıştır. Sözgelimi Doğa Parkı girişinde oluşturulan tepeciklerde farkında olmaksızın karayolu sınırlayıcısını aşarak alana dahil olma ve alanı bütüncül olarak algılayıp “yönlenme” işlevi yanısıra (batı tepesi), yapılı çevrenin oluşturacağı olumsuz etkilerin (gürültü, ışık, far vb.) minimize edilerek doğal yaşama zarar verilmemesi (doğu tepesi) işlevi de değerlendirmeye alınmıştır. Koruma kullanma dengesini kurmayı hedefleyen bu tasarım yaklaşımında imar hakları aktarımından doğan bazı “kara delikler” de oluşturulmuştur. Ancak kontrollü ve bölge özgün yapısı dikkate alınarak önerilen bu alanlarda da alışagelmiş yoğunluklar yerine yer yer 8 kata varan ticaret+konut üniteleri önerilmiştir. Alanın stratejik noktaların da önerilen bu alanların kanal çevresinin açılabilmesi, doğa parkının içinin arındırılabilmesi anlamında alanda yaratılan değerin paylaşılması hedefi ile bütünleşmesi amaçlanmıştır. Kanal çevresinin açılarak aktif rekreatif işlevlerin Haymana yolu-Mogan çevresinden bu alana sokulup geçiş bölgesi işlevi ile Doğa Parkına ulaştırılması stratejisi alanın değerini ve uygulanabilirliğini artıran seçimler olarak dikkati çekmektedir. Ayrıca bu yaklaşım, spekülatif ve yapı yoğun kullanımların Konya yolu batısından kontrollü çözümlenerek Doğa Parkına sokulmaması işlevini de sağlayacaktır. Bunların yanlarında alanı boydan boya geçen ve Doğa Parkı tanım ve niteliğiyle çelişen enerji nakil hattının parkın oluşturulmasına koşut olarak çevre yoluna paralel ve mümkünse yeraltına alınarak sulak alan ve Doğa Parkı dışına taşınması sağlanacaktır. Doğa Parkı girişindeki spor kompleksi yapısı eklenti ve işlev değişikliği ile kullanılırken, futbol sahaları ise, şu an yaşanan drenaj sorunları ve alanın yapısı ile uyumsuz nitelikleri ile kanal çevresi ve konut alanları yakınında değerlendirilmesi uygun bulunmuştur. Bu çalışma ile, yukarıda vurgulanan kaygılar bağlamında yarışma alanını çevresiyle ve sistemiyle bir bütün olarak algılayıp, ekolojik birlikteliği hisseden, alanın özgün ve öncelikli konumunun farkına vararak bütüncül bir yenileme ve dönüşüm projesi ortaya koymayı hedefleyen, doğayı kendisi gibi kullanarak, insan öğesini kontrollü ancak onunla bütünleşebilecek bir biçimde alana sokan ve yapay unsurları arındıran bir tasarım ve seçimler sistemi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Fikir projesi olarak doğanın kendine kazandırılması ve kent yaşamından sıkılan insanların doğayı en özgün haliyle yakalayıp, kucaklayabilmesi temasına dayandırılan bu projede; önerinin salt çevresinde oluşturacağı yenilenmeyle sınırlı kalmayacağı öngörülmüştür. Bu çalışmadan elde edilecek sonuçlar ve ortaya koyabileceği yeni tartışma konularının doğal değerlere, korunması gerekli özel çevrelere ilişkin farkındalıklar yaratabileceği düşünülmektedir. |
GÖLBAŞI BÖLGE PARKI ve YAKIN ÇEVRESİ