|
İller Bankası Anonim Şirketi tarafından 2017 yılında düzenlenen, serbest, ulusal ve iki aşamalı şehircilik, mimarlık ve peyzaj mimarlığı Fikir Proje Yarışması
MAHALLE TASARIMI FİKİR YARIŞMASI
Yarışmayı Açan Kurum; İLLER BANKASI A.Ş. Yarışmanın Konusu (Şartname´den); Sosyal, ekonomik ve kültürel değişimlerden kaynaklanan hızlı kentleşme ve nüfus artışı sonucu, ülkemizdeki bazı şehirlerde; planlama ve tasarım süreçlerinde problemler yaşanmaktadır. Bu duruma yönelik gerekli çözümlerin üretilememesi, ihtiyaçların doğru algılanamaması ve talebin yönlendirilememesi gibi nedenlerle şehirler, kimliğini ve ruhunu kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Hızlı değişimle birlikte şehirlerimizdeki, dolayısıyla mahallelerimizdeki gereksinim ve beklentiler farklılaşmıştır. Kentsel dokuda görülen eskimişlik ve deprem riski gibi etmenler ile mahallelerin yenilenmesi zorunlu hale gelmiştir. “Mahalle Tasarımı Fikir Yarışması” ile yukarıda bahsedilen sorunların aşılması ve daha yaşanılabilir mahalle kurgusunun oluşturulması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, geçmişten beslenen ve günümüzün ihtiyaçlarını karşılayan, şehirlerin geleneksel kimliklerini koruyarak yaşatan ve onları sosyo-kültürel miras olarak gören bir bakış açısıyla geleceğe dönük özgün mekânsal çözümlerin geliştirilmesi beklenmektedir. Mahalle, Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yaşam biçimi ve zenginliğinin mekâna ve hayata yansımış güçlü bir sosyo-kültürel yapı ürünüdür. Yarışma, bu süreci ‘mahalle’ ölçeğinde yeniden tanımlamayı, kurgulamayı farklı boyutları da içerecek biçimde planlama ve tasarımı yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda yarışmacıların sosyal, kültürel, ekolojik, teknolojik boyutlardaki bakışları da önem taşımaktadır. Belirtilen hedef ve beklentiler doğrultusunda; göç alan, kıyı, sanayi veya üniversite kenti; kentleşme oranı ve ulaşım potansiyeli yüksek; özgün tarihsel ve kültürel değerlere sahip olması gibi kriterler çerçevesinde farklı coğrafi bölgelerden seçilmiş aşağıdaki iller belirlenmiştir: Bursa, Çanakkale, Samsun, Kayseri, Konya, Erzurum, Gaziantep, Diyarbakır, Adana, Aydın, Rize. Yarışma hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz
79138 RUMUZLU PROJE (2.ELEME)
GÜNCEL OLAN İLE GEÇMİŞTE BIRAKILANIN HARMANLANMASI Yakın geçmişimizde, belki yüzyıllar süren bir tecrübe ve birikim süzgecinden geçerek, neredeyse bütün kentlerimizin sosyal yaşantısına egemen olan tevazu, hoşgörü, saygı gibi değerler, doğayı ve doğada yaşayanın haklarını gözeten, insan odaklı yerleşim düzeni oluşturabilmemizi sağlamıştır. Gerek içerisinde yaşanılan konutu, gerekse sosyal ilişkilerin yaşandığı sokağı şekillendiren kültürel birikimin geri planında ihtiyaçlar ve tercihlerin önceliği bulunmakta, aidiyet duygusu mahalle kültürünün temelini oluşturmaktadır. Kozmopolit ilişkilerin ve hızlı kentleşmenin yaşandığı metropollerde ise; modernleşme adına apartmanlaşan mekânlar, komşuluğun ahbaplığa dönüştüğü geleneksel mahalle yaşantımızı ne derecede devam ettirebilmektedir? Geleneksel mahalle kurgumuz, şehrin bulunduğu bölgenin iklimsel koşullarına uygun olarak dizayn edilen insan ölçeğindeki sokaklardan ve konut tiplerinden oluşmaktayken, günümüz kentlerini neredeyse standartlaşan tasarım ilkeleriyle üretilmiş basmakalıp mekânlarla şekillendirme gayreti, kentlerimizi sahip oldukları kimliklerden farklı bir noktaya sürüklemektedir. Sosyal hayatın, mekânsal kurgu ile doğrudan ilişkili olduğu bilindiği halde, mahalleleri daha sağlıklı ve modern bir görünüme kavuşturmak adına, yöreye özgü olanı ortadan kaldırıp popüler olan kültürün dayatması mekanlar elde etmek ve geleneksel olanla taban tabana zıt bu yeni mekanlarda eski komşuluk ilişkilerinin yeniden canlandırılmasından bahsetmek, saflık derecesinde iyi niyetli bir beklenti değil midir? Popüler olana odaklanan planlama ve tasarım anlayışımızdan vaz geçerek, her kentin geçmişindeki kendine özgü tasarım ilkelerini kavrayan ve bu ilkeleri günümüz imkanlarıyla harmanlayan bir yaklaşım ile şehirlerimizi geleceğe hazırlamamız gerekmektedir. GELENEKSEL MAHALLE “Mahallede kırk hane olur, kırkı da birbirine kefil olur” denirmiş eskiden, mahallede hukukunun hangi esaslara göre düzenlendiğinin altını çizmek için. İklimsel özelliklere göre benimsenen tasarım prensiplerine göre tipolojik olarak birbirine benzer fakat asla birbirinin aynısı olmayan evlerin çeşitliliği ve farklılığı mahalleye ayrı bir zenginlik katmıştır. Konutların büyüklüğünde ve kat adedinde her zaman için ihtiyaçlar belirleyici olmuş, komşuluk hukukuna halel getirmeyecek tarzda komşunun güneşini, manzarasını ve havasını engellemeyecek şekilde inşa edilmiştir. Sosyolojik açıdan bakıldığında bir yerleşim alanını mahalle, yaşayanları mahalleli yapan nedir? Özlenen, tekrar yakalamak istediğimiz mahalle yaşantısında neler vardır? Mahallenin sakinleri birbirini de, yabancıyı da, misafiri de tanır, bilir. Yürüme mesafesi içinde, bakkalı, manavı, kasabı, terzisi, camisi, okulu gibi tüm kullanımlara erişebilir, her birinde tanıdık bir yüzle karşılaşır. Mekânsal kurgusu insanları daha çok yüz-yüze iletişim kurmaya yönlendirir. Sokakları, gerçek sahipleri olan çocuk, genç, ihtiyar kadın veya erkek fark etmeden, toplumun her kesimi tarafından sürekli kullanımdadır. Sokakların izlenebilmesi, yabancı insanlara yabancılıklarını fark ettirilmesi, çocukların özgürce sokaklarda oyunlar oynayabilmesini sağlar, sosyalleşip eğleneceği, paylaşımda bulunacağı ortak mekanlara dönüştürür. Yaşayanlarının aidiyet duygusunu geliştirir, aynı zamanda sahiplenici ve sahiplidir. Zaman içerisinde kentlerin büyümesiyle mahallenin yukarıda belirtilen yazılı olmayan hukuk kuralları kalkmış olsa bile, insan ölçeğindeki sokaklarda yakın geçmiş zamana kadar çocukların rahatça sokak oyunlarını oynayabildiklerini söylemek mümkündür. GÜNÜMÜZDEKİ MAHALLE Doğal değerleri tüketmeyen, sosyal ilişkileri güçlendiren tarzdaki geleneksel mahalle kurgusu zaman içerisinde modernleşme adı altında apartman hayatının sosyal yaşantımızın merkezine oturulması ile birlikte çocukların oyun mekânı olan sokaklar, arabaların geçtiği caddelere dönüşmüştür. İnsanlar yalnızlaşmış, ev-araba-iş-AVM arasında yüz-yüze diyaloğun minimuma indiği, aynı apartmanda yaşayanların bile birbirleriyle karşılaşmadan, tanışmadan yaşayabildiği bir sistem oluşmuştur. Bu yeni yaşam sitili, kentin apartmanlaşan bölgelerini değerli ve cazip hale getirirken komşuluğun ahbaplığa dönüştüğü eski mahallelerin köhneleşme sürecinin başlamasına sebep olmuştur. Aynı zamanda bilişim teknolojilerinin gelişmesi sayesinde bilgiye ve dolayısıyla dünyada olan bitene erişim imkânlarının kolaylaşması daha fazla bilgi ve teknolojiye sahip olma arzusunu kamçılayarak ihtiyaç olandan daha fazla enerji tüketimi körüklenmekte, çevresel değerlere karşı duyarsızlaşan kentler bir taraftan doğal kaynakların başlıca tüketicisi olduğu gibi diğer taraftan doğayı olumsuz etkileyen atıkların ve kirletici unsurların ana üreticisi konumuna gelmektedir. Kentlerde uygulanan yanlış politikalar neticesinde ortaya çıkan çevresel sorunlar için üretilen geçici çözümler sorunların daha karmaşık hale gelmesine neden olmuş, sorunların çözümü için devreye sokulan teknoloji daha fazla enerji ihtiyacını doğurduğundan, çözüm yöntemi, sorunun kaynağı haline dönüşmüştür. Ekolojik değerleri göz ardı eden çözüm yollarının girdiği bu kısır döngü, sürecin bütününe odaklanan bir bakış açısı geliştirilmesi ile aşılabilmiştir. Ekolojik sorunların çözümüne ekolojik yöntemler geliştirilmiş, kentin çevre üzerindeki etkisinin azaltılması, yenilenebilir enerji kaynakların kullanımı, en düşük seviyede atık üretimi ve geri dönüşümün yaygınlaştırılmasını esas alan “Sürdürülebilirlik Esasları” çerçevesinde “EKOLOJİK KENT” modelleri üretilmiş, kent planlama pratiğinde, doğal değerlere odaklanan tasarım anlayışı ivmelenmiştir. GELECEKTEKİ MAHALLE Bir toplumun kültürel belleğinde derin izler bırakan ancak gelişen teknoloji ve buna bağlı değişen yaşam koşulları ve tercihler çerçevesinde güncelliğini kaybedip, zamanla unutulmaya yüz tutan değerlerin veya akımların yeniden cazip hale getirilmesi “Retro” kavramı ile ifade edilmektedir “EKORETROETKİNLİK” olarak adlandırdığımız mahalle kurgumuzda; toplumun belirli bir kesiminin hafızalarında varlığı ve özlemi devam eden ancak trend eğilimlerin etkisi altındaki yeni nesiller için çok fazla bir anlam ifade etmeyen kültürel değerlerin ve yaşam tarzının yeniden hayat bulabildiği bir tasarım tarzı geliştirilmiştir. Proje kurgusunun özü; sokakların çocuklar için korunaklı bir yaşam ve oyun ortamına dönüştürülebilmesi, Adana gibi sıcak yaz aylarının etkisindeki yörede özelikle klima ve asansör kullanımına bağlı enerji sarfiyatı ve çevresel değerlere olumsuz etkinin azaltılması ve sosyal yaşamın kapalı mekanlardan dış mekanlara çıkarılması, doğal kaynakların sürdürülebilirliği çerçevesinde geri dönüşüm olanaklarına göre yerleşim düzeni oluşturulmasıdır. Bu prensipler çerçevesinde, klima ile serinletilen kapalı mekan ile sokak arasındaki tercihin sokaktan yana kullandırılmasını sağlayacak tasarımın ipuçları, yöreye özgü iklim koşullarının şekillendirdiği geleneksel sokak dokusundan alınmış, geçmişte olduğu gibi sokağa sıfır olacak şekilde konumlandırılan konutların gölgesinden ve bitişik yapıların oluşturduğu koridor etkisinden faydalanılarak sokağı sıcak yaz günlerinde de kullanılabilir bir ortama dönüştürecek konut tipolojisi, saçak seviyesi yüksek olacak şekilde dubleks/triblex olarak önerilmiştir. Bu konut tipolojisi aynı zamanda konutlarda ve kapalı mekânlarda konforlu bir yaşam ortamı oluşturabilmek adına klima kullanılmadan da serin ortam oluşturulabilmesi için peyzaj ögelerinden de faydalanılması gerekliliğini gündeme getirmiş, konutların arka bahçeleri yüksek duvarlı avlu olacak şekilde geleneksel konut mimarisi günümüz koşullarına uyarlanmıştır. Günümüzde konutların bireysel olarak inşa edilmesinin ekonomik zorluğu toplu yapılaşmayı tercih edilir kılmaktadır. Yatay yapılaşmanın önündeki engellerden birisi de; apartman şeklinde yapılarda oturmanın inşaat ve işletme maliyetlerinin karşılanmasında ortaklaşmayı zorunlu kılmasıdır. Dolayısıyla bu ekonomik kriter, toplumsal fayda sağlamak adına çevresel değerlere duyarlı bir kentsel yaşam çevresi oluşturmak amacıyla mekânsal tasarım ögeleri ile özellikle asansör kullanımını ortadan kaldıran yatay yapılaşma önerisinin karşısında engel teşkil etmektedir. Bu engeli ortadan kaldıracak şekilde, yatay konutların gerek inşa edilmesinde gerekse işletilmesinde apartman sistemi gibi ortak kullanım ve faydaya dayalı bir tasarım geliştirilmiştir. Sokağa cepheli 8 konut ile caddeye cepheli 3 katlı 2 yapıdaki 14 konut olmak üzere 24-26 konutun yer aldığı 10 yapı için ayrılan parseller yapı ruhsatı için esas alınan ana parseli oluşturmaktadır. Bu konutlar bir apartman gibi ortak kullanım alanları ile (otopark, merkezi ısıtma, su, çöp, enerji vb.) birlikte inşa edilecek, inşa edilen 10 yapı bittikten sonra yapının işletmesi de aynı mantık çerçevesinde sürdürülecektir. Sokakların ve caddelerin düzenlenmesinde engelsiz kent esasları çerçevesinde yaya önceliği ve trafik hızını düşürücü tasarım ögelerinden faydalanılmış, morfolojik olarak düz bir yapıya sahip olan Adana’da yaygın olarak kullanılan bisikletler için okul, spor alanı, çarşı ve diğer mahallelere erişilebilecek şekilde, taşıt yollarının yanında güvenli bisiklet yolları düzenlenmiştir. Bu güzergahlar ve taşıttan arınmış sokaklar aynı zamanda engellilerin de güvenle ve rahatlıkla dolaşabilmesine imkan tanımaktadır. Adana’nın sıcak ve kurak yaz aylarında hem insanlar için hem de diğer canlılar ve bitkiler için su ihtiyacının doğal kaynakları tüketmeden karşılanabilmesi maksadıyla; farklı karakterlere sahip evsel atık suların ayrık toplanması, yağmur ve çatı sularının depolanarak konutlarda yeniden kullanılması, ayrıştırılan atık suların oluştuğu yerde arıtılarak kullanılması prensibine göre mahallenin en düşük kotunda yer alan arıtma tesisinde arıtılarak kamusal alanlarda kullanılması sağlanmıştır. Mahallede yer alan arıtma tesisinin kapasitesi aynı zamanda planlama nüfusunun üst sınırını belirlemektedir. Optimum arıtma tesisi kapasitesi üç bin kişi kabul edildiğinde, yatayda az katlı yapılaşma düzenine göre planlama alanının büyüklüğü yaklaşık 46 hektar ve brüt nüfus yoğunluğu yaklaşık 70 kişi/ha. olarak hesap edilmektedir. Mahalle ölçeğindeki arıtma tesisinin kapasitesinin üzerinde bir nüfus yüklemesi yapılması halinde bu durum, kısa vadede ve doğrudan mahallede yaşayanları olumsuz etkileyecek, dolayısıyla parsel bazında yoğunluk artırıcı taleplere karşı, toplumun tepkisi yani “MAHALLE BASKISI” caydırıcı olacaktır.
|
MAHALLE TASARIMI FİKİR YARIŞMASI