|
Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından 2018 yılında düzenlenen ulusal ve tek kademeli, şehircilik, mimarlık ve peyzaj mimarlığı Fikir Proje Yarışması
TEVFİK SIRRI GÜR STADYUMU ve ÇAMLIBEL LİMANI ARASI KIYI ve REKREASYON DÜZENLEMESİ FİKİR PROJE YARIŞMASI
Yarışmayı Açan Kurum: MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Yarışmanın Konusu (Şartname´den); Kent merkezinde yer alan yarışma alanı onaylı imar planı kararlarına konu olmuş, ancak ortaya çıkan uygulamalar beklenen sonuçlardan uzak kalmıştır. Bir başka ifade ile; merkez (yakın çevre) ve kent bütünü ile ilişkileri kurgulanamamış, bir yandan da alanın kendi sınırları içinde planlama, tasarım ve işlevler açısından getirilen çözümlerin de yetersiz kaldığı görülmüştür. Buradan hareketle günümüzde farklı işlevlere sahip olan yarışma alanının; bütünsel bir yaklaşımla ele alınarak kente katılması ve kent kimliğinin zenginleşmesine katkıda bulunması, niteliği arttırılmış kıyı ve diğer alt alanların kentlinin kullanımına sunulması, bunun yanı sıra özgün tasarımlara dayalı mekânların elde edilmesi ile güzel sanatların desteklenmesi yarışmanın ana amacını oluşturmaktadır. Yarışma hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz
87250 RUMUZLU PROJE (1.ELEME) Akdeniz’in incisi olarak anılan Mersin, 1950’li yıllarda limanın faaliyete geçmesi ile ekonomik canlılığa kavuşmuş ve orta büyüklükteki sahil kasabasından ülkenin en önemli liman kenti konumuna erişmiştir. Kentin gelişmeye başlamasıyla ihtiyaç duyulan alansal gereksinimler, yapılaşmış kentsel alana müdahaleden ziyade genellikle denizin doldurulması sayesinde kazanılan alanlardan karşılanmıştır. Bu yöndeki kolaycı uygulamalar, zamanla ve fark edilmeksizin kentin sosyal yaşantısını da “deniz yaşantısından” uzaklaştırmış ve Mersini ticari anlamda “denizcilik yaşantısı”nın hakim olduğu bir kente dönüştürmüştür. Hazırladığımız proje; yüzyılın başlarından itibaren kentin denizle buluştuğu kesiminde yaşanan mekânsal ve sosyal başkalaşım sürecinde kentsel yaşamın dışına savrulan unsurları toparlayarak, Mersin´i sadece deniz ticareti ile ekonomisini ayakta tutan “DENİZCİLİK KENTİ" algısından kurtarıp, sosyal yaşantısına denizi yeniden dâhil etmek suretiyle, sahillerinden denize girilebilen, denizi “Sürdürülebilir Çevre Stratejisi" çerçevesinde koruyan, sınırları aşan deniz kültürünü küresel manada ortak değer olarak gören “DENİZ KENTİ” kimliğine kavuşturmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda, çalışma alanını “öncelikli alan” olarak algılayan, işlevsel ilişkileri makro düzeyde analiz eden, kentin farklılaşan bölgeleri ile proje alanı arasındaki bağı ortaya koyarak aralarındaki mekânsal ilişkilerden elde edilen çıkarımları eyleme dönüştüren bir planlama felsefesi benimsenmiştir. Makroform ölçeğinde ele alınan kurgusal bağıntı, alanda var olan sorunlar, olanaklar, fırsatlar ve tehditler temelinde fiziksel mekâna indirgenerek müdahale biçimleri geliştirilmiş ve planlama kararları üretilmiştir. PLAN KURGUSU Ülkenin en önemli tarım havzası olan Çukurova’dan elde edilen ürünlerin dünyaya pazarlanmasının yanı sıra Adana bölgesindeki sanayinin de kullanabileceği şekilde kentin doğusunda konumlanmış olan liman, bu bölgeyi ticaret, sanayi ve lojistik hizmetlerinde uzmanlaşmış iş ve istihdam bölgesi durumuna getirmiştir. Çukurova bölgesindeki dominant üç yerleşiminin (Adana, Mersin, Tarsus) bir birlerine çok yakın konumda yer aldığı 70 km.lik güzergâh, bir anlamda bölgeyi bütünleşik kent pozisyonuna getirmektedir. Bu yerleşimlerin ortak üretim ve istihdam bölgesi niteliğindeki endüstriyel koridorun, yakın zamanda Tarsus-Kazanlı sahilinin turizm merkezi ilan edilmesi ile yaz turizmi açısından da önemli bir çekim merkezi haline geleceği öngörülmüştür. Bölgede var olan endüstriyel odak özelliğine turizm odağı özelliğinin eklenmesi ile daha da artacak olan araç trafiğine alternatif olarak, başlangıç noktası proje alanı olacak şekilde Mersin ile havaalanı arasında turizm merkezi üzerinden bir denizyolu bağlantısı kurgulanmış olup, yoğun kamyon ve tır trafiğine sahip mevcut karayolu üzerinde seyreden endüstriyel ürün taşımacılığından etkilenmeyecek şekilde kent merkezi-havaalanı ulaşım bağlantısı sağlanmıştır. Kentin batı gelişme aksı ise doğu aksından tamamen farklı bir nitelik göstermektedir; Yoğun kentsel alandan çepere doğru Antalya karayolu boyunca uzanan tatil sitelerinin yer aldığı bu bölge; zamanla kentle birleşen yoğun bir yapıya sahip olup kentin varlıklı kesimi açısından gelişme aksı özelliği ile ön plana çıkmaktadır. Bu bölgelerde var olan ve tatil dönemlerinde yoğunlaşan ikincil konut tarzındaki geçici iskan özelliğinin kalıcı iskan bölgelerine dönüşerek kente eklemlenme döngüsünün artarak devam edeceği öngörülmüş, kentsel fonksiyonel ilişkilerin yoğun yaşandığı merkeze yakın kısımlardan çepere doğru seyrekleşen bir deniz ulaşımının kentsel ulaşım sistemine entegre edilmesi ve bu bağlantının kent merkezi ilişkisinin proje alanından sağlanması kurgulanmıştır. PLANLAMA KARARLARI Proje alanı, kentin ulaşım bağlantılarının üst seviyede olduğu bir konumunda yer almasına rağmen, aralarında işlevsel bağ bulunmayan kullanımlardan oluşması nedeniyle erişilebilirlik kriterleri açısından hatalı(!) kullanım kararları nedeniyle kentin ulaşılabilirliği yüksek seviyedeki deniz ile iç içe olan bölgesi erişilemez bir duruma dönüşmüş vaziyettedir. Kaldı ki, işlevsel bağı bulunan kullanımlar arasında da (meydan ile sahil parkı örneğinde olduğu gibi) yoğun araç trafiğine sahip olan Bulvarın “ayraç” özelliğinin olumsuz etkisi görülmektedir. Planlama alanının ortasından doğu batı istikametinde geçen Bulvar, çalışma alanını kuzey güney olmak üzere iki parçaya bölerken, fiziksel eşik niteliğindeki Müftü Deresi de stadyum ve deniz feneri bölgesini, alan bütününden koparmaktadır. Dolayısıyla, planlama alanı eşikler ve ayraçlarla dört parçaya bölünmüş, aralarında işlevsel ve kurgusal bir bağ bulunmayan arazi kullanım kararlarına sahip kent parçası görünümündedir. Bu parçalı yapının ortadan kaldırılarak, ilintisiz kullanımlarının yarattığı sorunları ve olumsuzlukları, olanaklar ve fırsatlar ölçüsünde gideren bir müdahale yöntemi geliştirilmiştir. Bulvarın yanı sıra sahil ile konut bölgeleri arasındaki ilişkiyi kesen askeri tesislerin kaldırılması yönündeki iradenin getirdiği pozitif etki, bu alanların kamusal alanlara dönüştürülmesi yönünde cesur kararlar üretilebilmesine imkan vermiştir. Ulaşım Sistemi ; Bulvar güzergâhının kent ile sahil arasındaki doğrusal ilişkiyi olumsuz etkilediği iki noktaya müdahale edilmesi ve yolun yer altına alınması yönünde plan kararı üretilerek, fiziksel eşiklerin ve yolun ayraç özelliğinin getirdiği olumsuzluklar giderilmiş ve kullanımlar arasındaki işlevsel bağ kuvvetlendirilmiştir. Plan genelinde rekreatif tasarım ilkeleri doğrultusunda yaya ve araç trafiğinin ayrıştırılması esas alınarak, engelsiz dolaşıma imkan veren bir ulaşım sistemi oluşturulmuştur. Cumhuriyet Meydanı ; İsmet İnönü Bulvarının Kültür Merkezi hizasındaki geçişinin yer altına alınması sayesinde Cumhuriyet Meydanı sahil ile bütünleştirilmiştir. Sahilde önerilen “Tarih ve Arkeoloji Merkezi ” ve “Modern Sanatlar Merkezi” yapıları ile Cumhuriyetin temel değerlerinden olan “Tarih”, “Sanat” ve “Kültür” kavramları ile tanımlı hale getirilen bir “Kent Meydanı” oluşturulmuştur. Meydanın sahile ve ufka bakan kesiminde önerilen seyir çayırı, denizde oluşturulan su perdesi ve bu perdenin arka planına yerleştirilen, 81 m. yüksekliğiyle dalgalandığı 81 ili sembolize eden “Bayrak Direği”kompozisyonu oluşturularak, Milli Günlerin maneviyatını üst seviyeye çıkaran, ışık ve ses gösterileriyle zenginleştirilmiş bir “Kutlama Mekanı” kente kazandırılmıştır. Çamlıbel ; Çamlıbel konut bölgesindeki yapıların uzun vadede gerek ekonomik ömürlerini doldurmaları, gerekse yakın çevresindeki değişime koşut olarak merkez işlevinin yeniden canlandırılmasını sağlayacak mekânsal ve kurgusal dönüşüm öngörülmektedir. Yatayda çarşı ve alışveriş mekanları boyunca süreklilik arz eden yaya hareketliliği, dikeyde ise ofis ve iş merkezleri ile oteller ve prestij konutlarından oluşan karma kullanımların yer aldığı yapılar bütünü kurgulanmıştır. Yapı ile zemin arasındaki ilişki, klasik manada yola siluet veren cephe anlayışından farklı ele alınarak yeşil çatı sistemleri sayesinde bulvar yönünde kamufle edilen ve iç avluda oluşturulan “vadi”ye cepheli 2-3 katlı ticari yapılardan oluşan bir sistem geliştirilmiş, gerek bulvar yönünden gerekse vadi yönünde yaya sirkülasyonunun devamlılığı sağlanmıştır. Zemin katları eksi kotta teşekkül ettirilen vadiye oturtulan ticari yapıların sadece en üst katları bulvar seviyesinin üzerine çıkarılmak suretiyle oluşturulan eğik düzlem yeşil çatı sistemleri ile kaplanmıştır. Bu sayede Bulvardan yeşil alan olarak algılanan çatılar oturma ve seyir mekanları olarak düzenlenmiştir. Denizden esen rüzgarların kentin iç kesimlerine ulaşabilmesini sağlayacak yelken formunda tasarlanan dikey yapılarda, konut, büro, ev-ofis gibi ünitelere yer verilmiştir. Tevfik Sırrı Gür Stadyumu ve Çevresi ; “Sportif Odağın” anıtsal unsuru olarak ele alınan Stadyum, denize bakan tarafında konumlandırılan Meydanla bütünleşen davetkar bir tasarım diline sahiptir. Stad, Otel, Çarşı ve Ofis fonksiyonlarının birbirine entegre edildiği bütünleşik yapı önerisiyle, stadın kent belleğinde yer eden simgesel değeri ön plana çıkarılmıştır. Sahil ve Kumsal ; Orduevinin kaldırılması ve kumsalın tekrar kent yaşamına dahil edilmesi sayesinde denizle gerçek manada bütünleştirilen Mersin, “Deniz Kenti” kimliğine kavuşturulmuştur. Günümüzde 300-350 m.lik bir alana sıkışmış vaziyetteki kumsal, deniz dolgusuyla oluşturulan yapay adalar sayesinde, son yetmiş yılda Liman için kaybedilen kumsal uzunluğuna eş değerdeki yaklaşık 3 km. uzunluğunda kumsalların yer aldığı “Entansif Kumsal Bölgesi” elde edilmiştir, Peyzaj ; Planlama alanı içerisinde Palmiye ağaçları (Washingtonia Robusta)dikkat çekici bir şekilde yer almaktadır. Sahil kenarlarında, denizden doldurulan alanlarda ve parkların ağaçlandırılmasında peyzaj ögesi olarak kullanılan palmiyeler, taşıt yollarının kenarlarında ve refüjlerde de ağırlıklı olarak kullanılmıştır. 25-30m. ye ulaşan boyları ile sütun etkisi yaratması sayesinde yola derinlik algısı yaratan ve Akdeniz kuşağındaki yerleşimlerin simgesi durumuna gelen palmiyelerin rekreasyon alanlarında ve yeni oluşturulan yol güzergahlarında da kullanılması tavsiye edilmektedir. Ülkemizde özellikle bataklık kurutmalarında sıklıkla kullanılan Okaliptüs (Eucalyptus Globulus), planlama alanı içerisinde özellikle sahile yakın kısımlarda, denizin doldurulması ile kazanılan arazilerin kurutulmasında kullanılmalıdır.
Akdeniz bölgesi ile özdeşleşmiş olan Kara Servi (Cupressus Sempervirens) gösterişli hacimi, her dem yeşil özelliği sayesinde anıtsal nitelikte bir peyzaj ögesi olarak açık alanlara serpiştirilmelidir. Bu yüksek ve gösterişli ağaçların yanı sıra, bu ağaçlara nazaran daha mütevazi boyutlarda ancak gösterişte geri kalmayan Sokak Benjaminlerinin (Ficus Nitida) geniş alana yayılan sık yapraklarının oluşturduğu gölgelik alan oluşturma özelliğinden faydalanılarak yaya yolları güneşten korunaklı hale getirilmeli, sokaklara ve açık alanlara estetik bir görünüm kazandırılmalıdır. Refüj ağaçlandırmalarında; parlak yeşil yaprakları, mart-nisan aylarında kokulu beyaz çiçekleri ve yöreye özgü nitelikleri ile Mersin’le özdeşleşen Turuncun (Citrus aurantium) kullanımı devam ettirilmelidir. Çalı gurubu olarak Mersingiller familyasından Fırça Çalısı (Callistemon citrinus, Callistemon viminalis) ve Murt/Mersin (Myrtus Communis) park ve peyzaj uygulamalarında kullanılmalı, süs bitkisi ve sarmaşık olarak Begonvil (Bougainvillea spectablis) görsel etkisi ile peyzaj zenginleştirilmelidir.
|
MERSİN KIYI DÜZENLEMESİ FİKİR PROJE YARIŞMASI